“Beyin” adı verdiğimiz bu karmaşık organın oluşumunun ilk amacı konum değiştirme ihtiyacıdır. Bir diğer deyişle, beynin temel işlevi harekettir. Birçok canlı türü, beslenmek ve üremek için konum değiştirecek biçimde hareket etmek zorundadır. Bazı türler ise, bu ihtiyaçlarını konum değiştirmeden de karşılayabildikleri için, bir beyne sahip değildirler. Bu türlere bitkiler örnek gösterilebilir.
Peki Ya Kendi Beynini Yiyen Bir Canlıdan Bahsedecek Olursak..?”
Bilindiği üzere evrim teorisinin temel ilkelerinden biri şudur: Canlılar, türlerinin devamını sağlama amacına göre evrilmektedirler. Bu ilkeye göre bir türün günümüzde yaşamını sürdürmeye devam ediyor olması, atalarının üreme dönemine kadar hayatta kalması ve sonunda üremeyi başarmasına bağlıdır. Hayatta kalma ve üreme amaçlarına hizmet eden biyolojik yapılar evrim basamaklarında kendine yer bulurken işlevsiz yapılar körelir, bu amaçları zorlaştıran yapılar ise zamanla yok olur (Denton ve Scott, 1986).
Peki, neden beynimiz var?
“Beyin” adı verdiğimiz bu karmaşık organın oluşumunun ilk amacı konum değiştirme ihtiyacıdır. Bir diğer deyişle, beynin temel işlevi harekettir. Birçok canlı türü, beslenmek ve üremek için konum değiştirecek biçimde hareket etmek zorundadır. Bazı türler ise, bu ihtiyaçlarını konum değiştirmeden de karşılayabildikleri için, bir beyne sahip değildirler. Bu türlere bitkiler örnek gösterilebilir.
Peki, Ya Kendi Beynini Yiyen Bir Canlıdan Bahsedecek Olursak?..
Türkçe’de “Deniz Üzümü” olarak adlandırılan “Sea Squirt”, tulumlular grubuna giren bir deniz canlısıdır. Oldukça ilkel bir yapıya sahip olan bu canlı türü, her ne kadar bitki gibi görünse de, omurgasız bir hayvan türüdür (Satoh, 2019).
Deniz üzümleri, üzerinde bulunan kanalların birinden deniz suyunu içine çeker, içeride sudaki besinleri eler ve kalan suyu bir diğer kanaldan dışarı boşaltır. Bu yolla beslenen deniz üzümleri tıpkı bitkiler gibi, hem dişil hem eril üreme organına sahip hermafrodit canlılardır. Vücudundan dışarı yumurta ve sperm salgılayarak döllenme oluşmasını sağlar. Böylelikle larvalar oluşur.
Bu canlılar, larva halinde iken serbestçe hareket edebilir, yüzebilirler. Ancak yetişkinlik dönemine geldiklerinde vücutları artık bu beslenme biçimine uygun değildir. Bu aşamada bir bölgeye demir atar ve oradan ayrılmaz. Orada üremeye başlar ve yaşam döngüsünün geri kalanını adeta bir bitki gibi sürdürür. Demir atacak bölgeyi bulmak bu canlıda beynin temel işlevidir. (Rubin, 2014)
Artık konum değiştirmek için hareket etmeyeceğine göre deniz üzümünün beynine ihtiyacı kalmamıştır. Bu durumda deniz üzümü, kendi beynini sindirerek buradan besin ihtiyacını karşılar. Böylelikle artık bir işlevi kalmayan beyin tüketilirken diğer organlara enerji sağlar. Bundan sonraki hayatına ise adeta bir bitki gibi, beyni olmadan devam eder. Bunu bir çeşit enerji tasarrufu olarak değerlendirmek de yerinde olacaktır.
Buradan çıkarılacak sonuç şudur:
Her ne kadar insan beyninin birçok farklı işlevi bulunsa da, beynin oluşmasındaki temel çıkış noktası yer değiştirme ve buna bağlı hareket ihtiyacıdır. Üreme ve beslenme için hareket etmesi gerekecek şekilde evrimleşmiş canlılar bir beyne sahipken diğerleri değildir.
Larva halindeyken hareket etme ihtiyacı duyan fakat bir süre sonra bu ihtiyacı ortadan kalkan deniz üzümünün kendi beynini tüketmesi ise beynin evrimsel tarihi hakkında önemli bir ipucu verir.
Yani, bir denizüzümüne rastlarsanız ona rahatlıkla “Kafayı yemişsin sen!” diyebilirsiniz
Kaynakça
Satoh, N. (2019). A deep dive into the development of sea squirts.
Rubin, I. (2014). Sea squirts and organizational excellence. Physician executive, 40(2), 60-62.
Denton, M., & Scott, R. (1986). Evolution: A theory in crisis.
Comments